Roma'nın gizli kalmış köşelerini keşfetmek için heyecan verici bir yolculuğa hazır mısınız? İhtişamlı tarihî anıtların ve turistik mekanların ötesinde, bu büyülü şehirde az bilinen, ancak büyüleyici ve keşfedilmeyi bekleyen pek çok saklı güzellik bulunuyor. İşte Roma'nın popüler rehber kitaplarında yer almayan, fakat sizi büyüleyecek ve şaşırtacak o eşsiz mekanlarına dair bilgiler.
Haziran 2023 te kazı çalışmaları tamamlanarak Halkın ziyaretine açıldı bu güzellik ,müjde :)
Hatta bu yıl itibari ile her yıl düzenlenecek Sezarın bıçaklanması ritüelleri başlatıldı seneye mart ayında ziyaret ederseniz denk gelebilirsiniz,demedi demeyin!
Pantheon'un hemen 500 metre yukarısında yol üstünde (her köşe başında kilise olunca hepsine girme gereği duymuyorsunuz ancak bunu görmelisiniz) muazzam olmaya ramak kala yarım kalmış bir kilise göreceksiniz. Ramak kalmış diyorum çünkü çok büyük kubbesi olan bir kilise yapmak üzere yola çıkmışlar ancak 1642 yılında para bitince hayaller yarım kalmış. Buna çözümü Andrea Pozzo bulmuş ve tavanı öyle bir göz yanılsamasına boyamış ki günümüzde dahi perspektifin en güzel örneklerinden olmaya devam ediyor. 1891 yılında yaşanan patlamayla hasar alan tavan 1961 de restore edilmiş. İlizyonu en iyi görebileceğiniz nokta mermer daire olarak işaretlidir kiliseye girdiğinizde onu takip etmenizi öneririm
Bu da nerden çıktı diyeceksiniz, ben de gidin görün anlayın diyeceğim. Aventin Tepesi olarak anılan Kolezyum'un alt tarafına denk gelen bölgede baktığınızda Aziz Petrus Kilisesi yani Vatikanın kubbesini göreceğiniz sıradan görünümlü bir kapı anahtar deliği bulunur. Söz konusu kapı Malta Şövalyeleri,efsanevi haçlı şövalyeleri ve Tarikat Manastırı yolunu açar. Bahçe içinde Santa Maria del Priorato Kilisesi bulunur. Binanın mimarisi gemi ve deniz çağrışımlı motiflerle süslüdür. Üstünde ezotorik ve masonik semboller bulunur ki oymacı Giovanni Battista Piranesi Mason grubu üyelerinden biri olarak anılır. Bu manzara planlı olarak mı oluşturuldu yoksa tamamen tesadüf müydü kimse bilmiyor. Manzaranın kalanını göreceğiniz kapılar ardındaki bahçeyi ise randevu ile gezebilirsiniz. Ama üzülmeyin hemen yan taraftaki portakal bahçeleri herkese açık.
M.Ö. 30 yılında Mısır'ın feth edilmesinden sonra Roma'da Mısır kültür ve eserlerinden etkilenilmeye başlamış ve kopyalamalar da tabi. Başlangışta Piramit şehrin dışında ve iki bronz figürle çevriliymiş ancak zamanla şehrin içinde kalmış, şu anda merkezi bir kavaşağın trafiğin ortasında kalıyor. İki piramitten sadece biri ayakta kalmış ve Mısır'dakilerden yapısal olarak biraz farklı tabi. Daha geniş alanlı ve kısa. Avrupa'da tek olan bu Piramiti yoldan geçerken bile görebilirsiniz, mezarı ise ancak özel ziyaretçiler görebiliyor.
Hiç aklınıza gelir miydi, Roma'da hem de şehrin orta yerinde bir piramit var. Hayır, hayır yanlış okumadınız. Avrupa'da tek Mısır Piramiti ve Remus Mezarı Roma'da hatta Piramid Metro Durağındadır. Belki onlarca kez metroya bindiniz ve o metro durağından geçtiniz ancak inmediniz ve etrafınıza bakmadınız. Şimdi gitmek ve görmek için bir nedeniniz var! Piramit büyük olasılıkla zengin bir Romalı için inşa edilmiş.
Vittorio Emmanuel II Anıtı'nın hemen alt kısmında Santa Maria Kilisesi'nin girişinde belki de tarihteki ilk yalan makinesini göreceksiniz. Evet uzun zaman önce titreşimlerle yalancıları tespit eden makineler icat edildi ancak onlardan yıllar yıllar önce yalancıların elini ısıran bu pagan heykeli vardı. Bu oyma çene ne zaman ve neden yapıldı kimse bilmiyor. Bir rögar kapağı olabilir ya da bir çeşme dekorasyonunun parçası.
Bir bilim adamının yüzü yada kuyu kapağı, bir yerel nehir tanrısı ya da deniz tanrısı Oceanus, orman tanrısı Faunus... Genel inanış kesinlikle bir pagan tanrısını simgelediği. Filmlere de konu olan bu yalan makinesi hadisesi Ortaçağ'dan kalma muhtemelen bir cezalandırma yönteminden günümüze kadar aksetmiş hurafesinden başka bir şey değil. Ancak yine de kim bilir? Siz yine de elinizi aman diyim yanınızda tutun.
Roma'nın kalbi Trastevere'de bir küçük klise olabilir ancak içindeki eserin büyüklüğü tartışılmaz.(Dakikalarca önünde durup gözlerimi ayıramadığım bir heykel) Kutsal Ludovica Albertoni'nin Vecdi, Bernini'nin en güzel eserlerinden biri olabilir bence. Altieri ailesi, bu kutlu kişiye saygı duruşunda bulunmak amacıyla onu Ludovica Albertoni'ye adanmış bir sunak yapması için görevlendirmiş Bu sunağın korunduğu şapelin alanı oldukça küçük olmasına rağmen yaşlı Bernini, heykeli dar alana uyarlayarak işi optimize etmeyi başarmış
Ludovica Albertoni, mermer işlemeli bir yatakta uzanırken , coşku halinde temsil ediliyor.Sanatçı, mekânı özel olarak inceleyerek duvarı arkaya doğru hareket ettirmeyi başarıyor ve yanlarda gizlenmiş, doğrudan dışarıya bakan iki küçük dikey pencere oluşturarak, heykel için çalışma saatleri içinde değişen orantılı bir aydınlatma elde etmeyi başarıyor. heykelin beyaz ışığını öne çıkaran günışığı, şapelin loş ışığında daha görünür olmasını sağlıyor. Ne yazık ki bugüne kadar sağ pencere tuğlalarla örülmüş ve orijinal aydınlatma kaybolmuş.
Vittorio Emmanuel II. anıtının hemen karşısında, gizli bir bahçe (aslında saray) sizi bekliyor. Yüzyıllar boyunca Papaların, kardinallerin ve büyükelçilerin ikametgahı olan Palazzo Venezia müze olarak ziyaret edilebilen bir Orta Çağ ve Rönesans Saray'ı aslında. Roma'nın kalbinde, kalabalığın içinde bir yeşil vaha, bir sessiz bahçe.
Resim, heykel ve silah koleksiyonlarına ev sahipliği yapan bu müze 16 Eur karşılığında ziyaret edilebiliyor ancak bahçesi ücretsiz ;)-(her ayın ilk pazar günü müze ziyareti de ücretsiz ) Benim gibi bu güzel bahçede oturabilir biraz soluklanabilirsiniz vaktiniz varsa müzeyi de ziyaret ederseniz muhteşem olur tabi ki.
Şimdilerde yavaş yavaş kalabalıklaşan, önceleri sadece şehrin sakinlerinin rağbet gösterdiği bu bahçeler ortaçağdan kalma surların içinde saklı.Tiber nehrinin kıyısından küçük patika bir rampadan yukarı yürüyerek Aventine tepesine ulaşabilirsiniz.Tepede Malta şövalyeleri mezarlarını, Santa Sabina basilikası ve portakal bahçelerini göreceksiniz.Benim Roma'da favori mekanlarımdan olan bu bahçe,hoş kokulu portakal ağaçlarıyla kaplı olduğundan "Portakal Bahçeleri" olarak adlandırılır.Surların üstünde yer alan seyir terasından tüm romayı ve gün batımını izleyebilirsiniz.Tabi ki manzaranın en nadide parçası San Pietro'nun kubbesi!
(tavsiyem ;kahvenizi ya da şarabınızı alıp terasta uzun uzun şehri seyretmeniz.Yaz kış fark etmez Roma her dönem keyiflidir)
Kolezyumun hemen yanında bulunan patika yolu takip ettiğinizde, karşınıza Romalılar tarafından çok sevilen bir aziz olan Santa Francesca Romana'ya adanmış bir kilise çıkar.Bu kuytulara saklanmış ibadethane aynı zamanda Bizans ve Roma sütunlarıyla bezenmiş bir sanat eseri.
Kiliseyi ilginç kılan nedenlerden biri de bir efsane ; her yıl Aziz Francesca'nın ölüm günü olan 9 mart'ta bazilikanın penceresinden bir ışık huzmesi giriyor ve azizin mezarını aydınlatıyormuş anlatılana göre.Bir sonraki Roma ziyaretimi mart ayına denk getirip gerçek olup olmadığını sizinle paylaşırım belki. (Yazarımız yine Roma'ya gitmek için bir bahane bulmuştur :P)
Termini tren istasyonunun hemen yanıbaşında Roma ve Vatikan için önemli bir Klise bulunuyor.Papa Sixtus III tarafından 432 yılında rivayete göre bir rüyaya istinaden yaptırılıyor.Efsaneye göre bir gece Papa'nın rüyasına Meryem Ana giriyor ve ona yeni bir kilise inşa etmesini, yeni kilisenin inşa edileceği yeri ise ertesigün karla işaretleyeceğini söyler. Gerçekten de yaz günü olmasına karşın Esquiline Tepesi’ne kar yağar ve bunun üzerine Papa da bu bölgeye kiliseyi yaptırır.
Kiliseyi ziyaret ücretsiz ancak Bazilika içinde bulunan müze kısmını ziyaretler ücretli. Klisenin tavanı Kolombun Amerika'dan getirdiği ilk altınla yapılmış.Bazilika da Papaların, Aziz Jerom ve Bernini gibi tanınmış kişilerin aznıt mezarları bulunuyor.
Kilisede benim dikkatimi çeken şeylerden biri, günah çıkarma odalarında dil seçeneğinin olması.Evet her pederin odasında bir liste var hangi dilleri konuştuğunu gösteriyor,buna göre seçiyorsunuz ve günah çıkarıyorsunuz.