Roma binlerce yıl öncesinden eserleri ve sizi sarıp sarmalayan atmosferi ile seyahat severlerin ve benim gibi gezginlerin ilk rotası. Roma'yı görmediyseniz henüz iyi bir şey görmemişsiniz diyerek olayı bir tık daha öteye götürebilirim. Öyle bir şehir ki yıllarca gitseniz her gittiğinizde keşfedecek yeni bir yer bulursunuz. Ki en güzel örneklerinden biri olarak yazıyorum bu yazıyı (yazar burada hafifçe gülümser) 13-14 yıldır yılda en az bir kez ziyaret ettiğim artık insanların sen uzmansın diyerek yanıma gelip öneriler aldığı bu şehirde benim hala bilmediğim hatta vakit bulup gitmediğim yerler var desem inanır mısınız? Önce size herkesin bildiği, Roma'ya gittiğinizde mutlaka yapmanız gereken şeyler, görmeniz gerekenlerden bahsedip sonrasında belki ilk kez okuyacağınız (belki daha önce keşfetmişsinizdir ona da bir şey diyemem) birkaç sürpriz mekandan bahsedeceğim...
Öncelikle havaalanından şehre ulaşımla başlayalım. Birçok firma var, otobüs şirketleri ortalama 6-7 Euro arasında. 45-50 dakika sürede sizi şehre ulaştırıyorlar ve ana tren istasyonu olan Termini yanındaki durak son durak. Roma'ya ulaşmak için evet, ancak Roma'dan havaalanına ulaşmak için tavsiye etmeyeceğim bir ulaşım. Bunu sonra anlatacağım.
Öncelikle İtalyanların Türklere çok benzediğinden bahsedilir bunu öğrendiyseniz bazı işlerin nasıl yürüdüğünü de anlarsınız.Otobüse elinizde bilet olsa da binemeyceğinizi de :)
Şehre gelirken firma çok önemli değil; Atr var Terravision var başka firmalar var hangisi boşsa beklemeden onlarla gelebilirsiniz. Trenle de gelebilirsiniz (ancak tren biraz daha pahalı, iki katı kadar). Bunun dışında yerel otobüsler var bizim belediye otobüslerimiz gibi :) Onları da kullanabilirsiniz ancak onlar daha uzun sürede ulaşıyor.
Evet ilk adımımızı attık efendim. Otobüsü bulduk, eşyaları verdik ve yol arkadaşımız uyumaya başladı :) 50 dakika kadar süren yolculuğunuz sırasında Roma'nın tarihi bölgesi dışında normal bölgelerini görme şansınız var. Uyumayın siz de izleyin, gözlemleyin derim.
Havaalanı -Roma Termini ulaşım :Tek yön 6-7 Eur ( 2023 fiyatları)
Gelelim standart bir Roma turunda neler yapmalı kısmına...Olmazsa olmazlarla başlayalım mı? Haydi o zaman düşelim yollara...
Vatikan'ın girişi St. Pietro Kilisesi benim şimdiye kadar gördüğüm en muazzam kilise (Sagra Da Familia dışında o bambaşka). Roma'daki en büyük 4 bazilikadan ikincisidir. Kubbesi Roma siluetinin en önemli parçasıdır desek yalan olmaz (meşhur tepelerden baktığınızda sizi selamlarken bulursunuz).
Hristiyan âleminin de en büyük kilisesidir. İçine girdiğinizde freskler ve heykellerin muhteşemliğine kapılıp gidiyorsunuz. 1626 yılında tamamlanan kilisenin önündeki meydan ise yine Bernini tarafından düzene kavuşturulmuş. Meydanın ortasında Roma'da her yerde gördüğünüz dikilitaşlardan var hangisi olduğu bilinmeyen bir firavun tarafından yaptırılmış.
Size de bozuk para verdiler mi? Evet bir göreviniz var, önemli bir görev! İhmal etmeyiniz.
Çeşmeye para atanların tekrar Roma'ya gelecekleri ve dileklerinin gerçek olacağına inanılır ve akşamları çeşmeden toplanan paralar belediye tarafından hayır kurumlarına iletilir. Bendeniz ilk gittiğimde Türk Lirası ile tekrar gitmeyi dilemiştim 3 yıl sonra gidebildim :) Bu gidişimde Euro attım bakalım ne zaman giderim. (20 den fazla kez gitti :P 2023 güncellemesi)
Çeşme Poli Sarayı'nın bir köşesine Nicola Salvi tarafından yapılmıştır. İsmi konusunda çeşitli fikirler vardır. Üçyol Çeşmesi anlamına gelen bu isim üç yolun kesişme noktasında olmasından dolayı verilmiş. Bir diğer rivayette ise üç su kaynağının buluşma noktası olmasından geldiğidir. Çeşmenin ana temasının deniz ve su olmasından yola çıkarak ben su kaynağı rivayetine inanıyorum.
Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere muhteşem bir heykel. Ancak her zaman, gece gündüz çok kalabalık. Ne zaman gitsem aradan köşeden yaklaşabiliyorum çeşmeye :)
İtalyanların üç yol çeşmesi bize ve dünyanın pek çok yerindeki insanlara göre "Aşk Çeşmesi" her zaman her saat kalabalık bir yer. Ziyaretçilerin aşk dilemek için attıkları paralar gece belediye tarafından kiliseye bağış olarak toplanıyor. Aman yanlış olmasın sağ elle tutup sol omuzdan atıyoruz arkamızı çeşmeye dönerek. Aşk dışında attığınız paralar ile Roma'ya tekrar geri gelmeyi de garantiliyorsunuz. Bakınız bendeniz:)
Şimdi asıl önemli konu Roma da dondurma yemek için pek çok yer var benim en sevdiklerimden biri Aşk Çesmesi'nin sağ tarafında bulunuyor. İki dükkan bulunuyor benim sevdiğim en sağdaki Melograno - Gelato.
Paramızı attık ,dondurmamızı yedik o zaman yola devam edebiliriz çeşmeye yüzünüzü döndüğünüzde hemen çeşmenin sağından devam eden yoldan İspanyol Merdivenleri'ne yürebilirsiniz.
Burası adını orada bulunan İspanyol konsolosluğundan alıyor, meydan da aynı ismi taşıyor. Pek bir enteresanlığı yok yani bolca gençlerin ve turistlerin oturduğu bir mekan bir buluşma yeri. Benim sevdiğim kısmı ise kesinlikle hemen merdivenlerin bitimindeki heykel ve merdivenlerin sonunda sanatçıların yer aldığı teras. Heykel yine bir çeşme aslında. Fontana della Barcaccia... Çeşme 1627 yılında baba ve oğul Berniniler tarafından yapılmış. Tiber Nehri'nin taşması sonucu İspanya meydanı sular altında kalır ve sular çekildiğinde bu meydanda yarı batmış şekilde bir sandal görülür. Bundan esinlenen Bernini bu heykeli çeşme ile birlikte meydana yapar. Efendim terasa gelince kendisi Roma manzarasını izleyebileceğiniz noktalardan biri aynı zamanda ressamlarla sohbet edip resminizi yaptırabileceğiniz bir başka mekan (Roma'da bunlardan çok var).
Merdivenin nesini görücez demeyiniz efendim. Evet ilk anda bir merdivenin ne özelliği var gibi görünebilir ancak Roma'nın kalbinin burada attığını ve Bernini'nin kayık heykeliyle son bulan bu merdivenlerde oturup nehre doğru şehri seyretmenin bir ritüel olduğunu unutmayın. Tüm turistler ve gençler burada sosyalleşiyor da diyebiliriz. Meydanda bulunan İspanyol Büyük Elçiliği nedeniyle bu ismi aldığınıda hatırlattıktan sonra yeme içme tavsiyelerimizle sonlandıralım bu bölgeyi.
Öğle saatlerinde Pastaficio makarnacısından kutuda makarna alabilir ve merdivenlerde (2023 güncellemesi;merdivenlerde yemek,içmek yasaklandı!aman dikkat) ya da hemen merdivenlerin üstünde bulunan Villa Borghese Parkı'nda kendinizi yeşilliklere bırakabilirsiniz. Merdivenlere sırtınızı veriyorsunuz, en sağdaki sokaktan aşağı doğru iniyorsunuz bir kaç metre ötede solda Pastaficio sağda Pompi (tiramisucu) bulunuyor. Pakette 5,5 Euro'ya tiramisu bu kadar mı güzel olur diyeceksiniz demeyin yiyin:) Biraz daha ilerde solda Venchi Dondurmacısı da önerilerimizdendir.Tarihi bir atmosferde kahvenizi yudumlamak isterseniz iki sokak yürürseniz Via Dei Condotti (meşhur sosyetik markalar sokağı) üzerinde bulunan Antico Cafe Greco'da dinlenebilirsiniz.
Meydanda 3 farklı çeşme var bunların en ünlüsü Fontana dei Quattro Fiumi (dört ırmak çeşmesi). Bernini tarafından yapılan bu çeşme Roma'da göreceğiniz muhteşem Bernini eserlerinden biri. Roma'da göreceğiniz sanat eserlerinin %70'i Bernini'ye ait, özellikle Vatikan yapıları. Bunun nedeni de yeteneği sayesinde kilisenin gözüne giren Bernini'nin Vatikan himayesine alınması bir nevi devlet sanatçısı olması. Tabi "Melekler ve Şeytanlar" kitabını okuduysanız kendisinin İlluminati üyesi olduğu ve eserleriyle buluşma noktası olan Aydınlanma Kilisesi'nin yerini gösterdiği iddia ediliyor. Ne kadar doğrudur bilinmez efendim ancak eserleri ile ruhumuzu gönlümüzü fethettiği bir gerçek. Bu arada kendisi Borromini ile çokça atışmış ve Vatikan'da yaptığı saat kulelerinin bataklık üzerine yapıldığından çatlaması üzerine kankası olan Papa da ölünce Vatikan'dan uzaklaştırılmış. Bernini konusunda geri döneceğim ancak yolumuza devam edelim istiyorum :)
Benim için Roma, bu meydanda dört nehir çeşmesine bakarak günü sonlandırmaktır. En hareketli meydanlardan biri olmasının yanı sıra görsellik unsurları en rahat fotoğraflanabilen yer. Malum her yer çok kalabalık ve küçük alanlar sorunu var bir de. Roma Avrupanın en çok turist çeken yeri.
Bu bölgede görülmesi gereken bir yer daha var; ara sokaklarda küçük bir kilise (Navona meydanında yukarı doğru yürüyüp sağa döndüğünüzde karşınıza çıkacaktır) Basilica of Saint' Augustine... Kilise küçük, içindeki eser büyük. Caravaggio'nun Madonna di Loreta'sı... Gitmişken görünüz. Biz müzelerde saklayamaz kıymet bilemezken güvenliksiz bir kilisede nasıl eserler sergileniyor bakmak görmek hissetmek lazım farkı farkındalığı...
Her meydanda olduğu gibi burada da restoranlar cafe ve barlar mevcut. Özellikle nispeten daha uygun fiyatlarıyla burada ki restoranları tercih edebilirsiniz. Ama benim önerim yemek için mümkün olduğunca meydanlar yerine daha lokal bölgeleri tercih etmeniz. Campo de Fiori'de yapmadan gelmemeniz gereken ise kahvaltı için pazardan meyveler ve tazecik kruvasan alıp meyve suyu eşliğinde nehir üstünde herhangi bir köprüde ya da parkta kahvaltınızı yapmanız.Roma'ya bahar/yaz aylarında geliyorsanız unutmamanız gereken yanınıza bir piknik örtüsü almak...
Bu şehirde pek çok meydan var ancak birkaçı sizi sürekli çağıracak.Campo de Fiori'de onlardan biri.Buranın en büyük özelliği aslında turistlerin pek de fark etmediği, meydanın tam ortasında Vatikan'akarşı (belki de inatla karşısında) duran evrenin sonsuzluğuna inancını cesurca savunduğu için yakılarak katledilen (kilise tarafından tabiki de) Giordano Bruno'nun heykeli. Üzerine çok şey söylenecek bir konu olsa da konumuz turizm olduğundan es geçelim ve yolumuza meydanın bugünki işleviyle devam edelim. Gündüz halk pazarı akşamları ise gençlerin uğrak mekanı bu meydan.
Biraz tarih diyelim... Asıl adı Flavianus amfitiyatro olan Colosseum M.Ö. 72 yılında yapılmaya başlanmış M.S. 80 yılında bitmiş. İmparator burada halkı eğlendirmek aslında kendini eğlendirmek için gladyatörleri dövüştürmüş. Tamam bunun dışında da kullanılmış; halk gösterileri, taklit deniz savaşları, hayvan avcılığı, infazlar, meşhur savaşların yeniden canlandırılması, klasik mitolojiye dayanan dramalar gibi ama sonuçta siz içeri girdiğinizde aklınızda sadece gladyatörler ve benim gibiyseniz aslanlar kalıyor. Neyse... Şu anda çok da iyi durumda olmasa da (taşları çalınmış depremler yüzünden bitap halde) günümüz Roma'sının en çok turist çeken yeri.
Tüm Roma fotoğraflarında gördüğünüz ve son yıllarda restorasyonu da hızla tamamlanan Kolezyum uzun kuyruklarda bekleyeceğiniz bir diğer yer. Ama bir bilene danışınca kuyruklar da kuyruk olmaktan çıkar! Kolezyum biletini nispeten sırası az olan hemen sağ taraftaki Roman Forumu gişesinden alıyorsunuz bir taşla iki kuşu sıra beklemeden vuruyorsunuz. Pek kimse bilmediğinden bu gişede işinizi daha kısa sürede halledersiniz. Tek biletle hem Roman Forum kısmını hem de Kolezyum'u gezebiliyorsunuz
Bir de dipnot: Papa, Paskalya'dan önce Cuma günü burada fener alayı düzenliyormuş. Bu arada Colosseum'un içinde gladyatörlerin çıktığı arenaya çıkmaya çalıştık kuzenle ama bir türlü bulamadık girişini sonunda özel turlara izin verildiğine karar verdik sadece. Sonrasında hızlıca koşarak ve ıslanarak Roman Forum (yani Sezar'ın hizmet ve yaşam alanı sarayının kalıntılarına) gittik ancak yağmur hızını artırdığından fazlaca dolaşamadık. Malum açık alan. Bunların hepsini yaparken benim muhteşem kış botlarım su doldu sırılsıklam olan ben otele dönmeyi ve üstümü değiştirmeyi önerdim ve kendisi de ıslanan kuzenceğizim kabul etti:) İlk kez bir turda bu kadar islandım.
Sosyal Medyanın vazgeçilmezlerinden biri de kale fotoğrafları. Bunların en ünlüsü ise muhteşem Melekler Köprüsü arkasından bize selam duran Melekler Kalesi yani Castel Sant Angelo
Roma Kalesi olup Vatikan'ın hemen yanında bulunuyor. Yani Vatikan gezinizle aynı gün rahatlıkla ziyaret edebilirsiniz ki mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir kendileri.
Castel Sant Angelo ile Vatikan arasında gizli bir geçit olduğu da söylenir. Kale şuanda müze olarak hizmette ancak daha önce Papa'nın kalesi ve hapishane olarak da kullanılmış. Tiber Nehri'nin hemen kıyısında bulunan Kale 58 odadan oluşuyor. Kaleyi gezebilir ve üstünden muhteşem Roma ve Vatikan manzarasını izleyebilirsiniz.
Müzeye giriş ücreti 18,50 Euro Roma Pass kartınız varsa burada kullanabiliyorsunuz(her ayın ilk pazar günü ücretsizdir ve 9 dan önce sıraya girerseniz rahatça gezersiniz). Kale hemen önünde yer alan köprüyle birlikte bütünlük oluşturuyor. Pek çok fotoğrafta ve kart postalda kale ve önünde yer alan Ponte Sant Angelo köprüsünü birlikte görürsünüz.
Kelime anlamı "tüm tanrıların tapınağı" olan Pantheon bilinen en eski tapınaktır. 7.yüzyıldan beri Kilise olarak kullanılmış bu yapı Roma'daki en eski beton kubbeli binadır.Tepesinde daire biçiminde boşluk bulunur ve rivayetlere göre yağmur girmiyordur ama tamamen rivayettir gayet yağmur giriyor, zamanında pagan inanışında arınma olarak da tasvir edilmiş. Başlangıçta içinde pagan tanrı heykelleri varmış sonra tabi kilise bunları temizlemiş.
2023 yılı itibari ile Roma'da tartışılan Pantheon için giriş ücreti alsak mı almasak mı :) yani anlayacağınız siz gidene kadar bu mekanı da görebilmeniz Eur'cuklara bağlı olabilir.
Papa Sixtus IV. tarafından yaptırılan ve günümüzde trafiğe kapalı olan Ponte Sisto'dan geçerek varıyorsunuz Trastevere Bölgesi'ne. Burası gerçek Roma'lıların yaşadığı yerel restoranlara ve barlara ulaşacağınız bölge. Ben ara sokaklarında dolaşmayı ve dükkanlarının önlerinde oturan italyan esnafla konuşmayı sevmiştim. Gündüz sokaklarını arşınlayabilir, akşam ise şimdilerde epeyce kalabalık olan ( önlerinde sıra eksik olmuyor ) restoranlarda pizzadan makarnaya İtalyan yemeklerini tadabilir. hareketli gece hayatına karışabilirsiniz.Evet Trastevere Roma gece hayatının da merkezi sayılabilir.Sokakta müzik yapanları göreceğiniz Piazza Trilussa dan başlayarak eğlence heran her yerde.
Bu yıl (2023 ) nehrin kenarında da panayır tarzı pazarlar açılmış.Akşamları noel pazarları gibi hem alış veriş yapacağınız standlar hem de restoran ve barlar var.Oldukça eğlenceliydi,bir akşamınızı da hediyelik eşyacılar arasında dolaşıp burdaki mekanlarda oturmaya ayırabilirsiniz.
Parklarda otur soluklan,küçük bir piknik yap.
Navona Meydanını mutlaka gör.
Parmaggiano peyniri dene.
Chianti şaraplarını dene.
Focaccio,supli,brioche dene.
Küçük kiliselere gir,nerde ne göreceğin hiç belli olmaz.
Portakal bahçelerinde bir günü batır mutlaka.
Bir trattoria da küçük bir işletmede İtalyan ailesi gibi yemek yemelisin.