Ben hobi olarak sürekli seyahat planlarım,beni gün içerisinde belki hiç gitmeyeceğim yerlere uçak bileti bakarken ya da otel bakarken görebilirsiniz.Yine öyle bir dönemde kampanya var bir bakayım deyip 1 saat içinde Budapeşte'ye gidiş-dönüş bileti almış bir şekilde kendimi buldum :) Pişman mıyım ? Asla!
Daha önce Prag gezisi sırasında günübirlik gördüğüm ve hep aklımın bir köşesinde gitsem bir detaylı gezsem dediğim bu şehir için 4 günlük bir seyahat planladım,benimle gezmeye ne dersiniz ?
Havaalanından ulaşım için birden fazla seçeneğiniz bulunuyor.Ücret ve detaylar ;
Taxi:4 kişi iseniz ve bavullarınız varsa iyi bir seçenek olacaktır.Şehir merkezine ortalama ücret 10800 HUF (Yaklaşık 28 Eur ) Süre yaklaşık 30 dk. Bu arada güzel bir uygulamaları var;Havaalanından dışarı çıktığınızda taksi büfesi göreceksiniz önce oraya uğrayıp gideceğiniz adresi veriyorsunuz ve onlar size yaklaşık ücreti, kaç km olduğunu yazan bir fiş veriyorlar ve bu fişle birlikte taksiye biniyorsunuz:) Bence harika, çünkü taksiye binmeden ne ödeyeceğimizi yaklaşık olarak biliyor olduk.Tabi bu ücret otobüsle ulaşmakla kıyaslanamayacak kadar fazla ancak toplamda yanlızca 28 eur olduğunu bilmek sizi rahatlatır biraz malum başka bir avrupa ülkesinde 50-60 Eur arasında ödersiniz havaalanından şehir merkezine taksiyle gitmek için .
Tren :Budapeşte Havaalanı Terminal 2'ye en yakın tren istasyonu, Budapeşte'deki Nyugati tren istasyonuna çift yönlü tren seferlerinin yapıldığı Ferihegy'dir.Yürüyerek yarım saatte ya da 200E otobüsü ile bu istasyona gidebilir ve günlük seyahat bileti ile şehre ulaşabilirsiniz ( çok tercih edilir bir seçenek olmadığını söylememe gerek yok sanırım :))
Otobüs:Havaalanı-şehir merkezi arasında 2 farklı otobüs hattı bulunuyor,ekspres hat 100E, şehir merkezinde Deák Ferenc tér Metro durağına gidiyor ve ücreti 2200 HUF .Yaklaşık 30-40 dk süresi.
200E numaralı otobüs günlük otobüs bileti ile kullanılabiliyor 450 HUF ,ancak daha fazla durakta duruyor ve yaklaşık 50 dk da varıyor, Kálvin tér metro durağında metroya aktarma yapmanız gerekiyor.
Minibud:MiniBud adı verilen bizdeki dolmuş mantığıyla işleyen minibüsler de bir başka alternatif şehre ulaşmak için . Kişi başı 20-25 Eur gibi bir tutar tutuyor ve onlar da Eur kabul ediyor . ( paranızı havaalanında bozdurmayın yani )
Bütçe ve şehirdeki konaklama sürenize göre tercihinizi yapabilirsiniz.
Şehir içi ulaşımda tek binişlik bilet 450 Huf 10 luk bilet 4000 Huf .1-2 müze gezerim derseniz Budapestcard almanızı öneririm.Hem müze ziyareti hem ulaşımı halletmiş olursunuz.24 Saatlik kart 33 Eur (2023 fiyatları ) 120 saatlik kart 92 Eur .
Ulaşımla ilgili bence en önemli konu otobüs ve tramvaylarda mutlaka biner binmez biletinizi onaylatmanız! Eski tip tramvaylarda cihaz garip çalışıyor delme aleti gibi,aman dikkat!! elinizde biletiniz olsa dahi, avcı gibi bekleyen kontrolörler özellikle turistleri hedef alıyor ve bilet okutulmamış bahanesi ile size oldukça yüklü bir ceza kesiyorlar ve hemen tahsil ediyorlar.24000 HUF gibi bir rakamdan bahsediyoruz ( başıma geldi o nedenle aman bişi olmaz demeyin )
Gelelim para meselelerine; Eur bölgesinde olmayan bir alanda olmanın derin rahatlığına çok ta kapılmayın diyebilirim.Evet ucuz ama çoook ucuz değil,yani hala temkinli davranmaya devam ediyoruz ( bir lviv değil yani ). Türk lirasının değerli olduğu bir yerdeyiz 1TL =12,94 HUF kadar yapıyor bu günlerde(2023 Kurları ). 1 Eur =384,54 HUF.
Forint bulmak ülkemizde zor (havaalanıda dahil) döviz bürolarında çok kolay bulamıyorsunuz.(Kapalı çarşıdan bulabilirsiniz ancak zaman zaman orada da olmayabiliyor ) O nedenle paranızı Eur olarak taşımanızı ve şehir merkezine ulaştığınızda mümkünse tek seferde Forint'e çevirmenizi öneririm. Yüksek meblalar olmasa da buradaki döviz büroları komisyon alıyor.( zaten garip garip yerler, görevlinin sadece parmağını görüyorsunuz filan ) Demem o ki 1 Huf dahi olsa bırakmayınız, öyle kafanıza estikçe parça parça para çevirmeyiniz benim tavsiyemdir.
Bu bina sizi gündüz ayrı gece ayrı büyüleyecek. Pek çok Budapeşte fotoğrafında görmüş olduğunuz bina Neo-gotik tarzda yapılmış.Geçmişi çokta uzaklara dayanmıyor olsa da mimari açıdan önemli bir bina .691 odası bulunan parlamontonun yüksekliği 96 metre ,eh böyle olunca dünyanın en büyük 3. parlamento binası olarak da anılıyor.Hemen bir kaç adım ötesinde bulunan Saint Stephen Bazilikası ile birlikte Budapeşte'nin en yüksek binasıymış.İkisinin arsındaki eşitlik din ve devlet işleri arasındaki dengeyi sembolize ediyor.Yani ne dinden geçeriz ne devletten diyorlar ( aferim onlara ) Binanın güzelliğinin yanı sıra ,ana salonda sergilenen Kiraliyet tacı da burayı ziyaret etmeniz için önemli bir neden. Yıllarca oradan oraya savrulan Kraliyet mücevherleri sonunda 1978 'de yuvasına dönmüş ve parlamentoda sergilenmeye başlamış.
Bana göre Budapeşte'nin en güzel fotoğraf noktalarından biri Parlamento binası önü,aklınızda bulunsun.
Parlamento binasından Bazilikaya doğru giderken nehir kenarında bir sürü ayakkabı görüyoruz.Yaklaştıkça anlıyoruz ki bu ayakkabılar bir heykel aslında, demirden yapılmış..
Nedir peki bu ayakkabılar neden buradalar ?Naziler burada da karşımıza çıkıyor ..yaptıklarıyla tüm dünyayı acıya boğan nazilerin kurbanlarından biri de Budapeşte'li yahudilerdi.Binlerce Yahudi 1944 sonu ve 1945 yılı başlarında dondurucu soğuğun yaşandığı kış gecelerinde ayakkabıları çıkartılarak Tuna Nehrine karşı kurşuna dizilmiş.Bu olayın anısınada Macaristan'da yaşayan bir Türk olan Can Togay tarafından bu heykel tasarlanmış ve gerçek boyutlarında Gyula Pauer tarafından heykele dönüştürülmüş.Geceleri ayakkabıların içlerine ve kenarlarına koydukları mumları yakıyorlar ölenlerin ruhlarını anmak için...acılar dünyanın her bir yanında :(
Macaristan'ın ilk kralına ithafen 1850'li yıllarda yapımına başlanan ancak nedense 1900 'lerin başlarında tamamlanan kilise Budapeşte'nin en büyük kilisesi.8500 kişi alabildiği söyleniyor ,söyleyenlerin yalancısıyım.Kulesine çıkarak açık havada Budapeşte'nin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Üstelik 364 merdiveni çıkmak zorunda da değilsiniz. Bizim gibi yaşlıları düşünmüşler asansör koymuşlar :)) yukarı çıkmak yaklaşık 3200 HUF.Kilise ve terası birlikte gezmek 4500 HUF.
Kilisenin önündeki meydan her daim hareketli,özellikle akşamları meydanı çevreleyen restoran ve barlarda kilise manzarasıyla güzel zaman geçirebilirsiniz.
Bayramlarda ,özel günlerde kilise önünde gösteriler de yapılıyor.
Macaristan Devlet Opera Binası Aziz Stephan bazilikasının mimarı olan Miklós Ybl tarafından tasarlanan binanın yapımına 1875 yılında başlanmış ve 1884 yılında da halka açılmış.Bu nedenledir ki açılışının 100.yılında 1984 yılında uzun süren restorasyondan sonra tekrar hizmete girmiş ve bugün avrupanın en iyi akustiğe sahip 3. operas binası olarak şanına şan katmış. Bu tarihi opera binaları oldukça etkileyici ve bu binalarda opera/bale izlemek çok keyifli.Vaktiniz olursa mutlaka bir gösteri için vakit ayırın derim.Olmadı vaktiniz yoksa bile günde üçkez düzenlenen mini konserli turlara mutlaka katılın. Bina şehrin tam merkezinde ünlü markaların olduğu Andrassy caddesinde bulunuyor.
Budapeşte Merkez Hali Dış cephesi Zsolnay tarafından tasarlanan Büyük Market, günümüzde yalnız Budapeşte’nin değil Macaristan‘ın da en özgün eserleri arasında.İnce uzun çelik kolonlarla desteklenen, mağaraya benzer bir görünüme sahip olan yapıda, bu tasarım gün ışığının içeriye daha fazla girmesini sağlıyor. Birinci katta daha çok kasaplar manavlar yiyecek içecek ve zemin katta market bulunuyor ,ikinci katta ise bolca hediyelik eşya bulabilirsiniz.Biz tüm hediyeliklerimizi buradan aldık,alternatifi bol size de tavsiyem buradan alışveriş yapmanız.Özgürlük köprüsünün peşte ayağında kendisi kolayca bulursunuz :)
Yeşil rengi ile tam fotoğraflık olan Özgürlük köprüsünden (Szabadsag hid)geçiyoruz. Köprünün Buda tarafında bizi karşılayacak ise Gellert tepesi ve hamamı.Gellert tepesine doğru ilerlerken ilk durağımız tepenin altındaki mağara kilise.Kilise dediğimize bakmayın öyle yüksek tavanlı yaldızlı bir kilise değil bu,bildiğiniz mağara.İyileştiriciliği ile tanınan Aziz İvan adıyla da anılan mağara kilise aslında çok eskiye değil 100 yıl öncesine dayanıyor geçmişi.Aziz İvan burada yaşar ve insanları burada hem dine çağırır hem de iyileştirirmiş.Düzene karşı olduğundan saklanma amaçlı mağaradan oyulmuş kilise,sonraları 2.dünya savaşında hastane olarak kullanılmış.Pazar günü kapalı olduğu için biz kiliseyi gezemedik giriş kısmıyla yetindik.( siz gezerseniz bize de anlatın :)) Kilisenin hemen önünde ise hem özgürlük köprüsünü hem de Tuna nehrini gözler önüne seren bir seyir terası var... bu bölgede yukarıya doğru ağaçların arasından kıvrıla kıvrıla giden yolu takip ettiğinizde her köşeden ayrı güzellikte bir manzara göreceksiniz .Yorulabilirsiniz ama emin olun çok keyifli bir yorgunluk olacak :)
Gellért Tepesi adını 1046 yılında Hristiyanlara karşı savaşırken bu tepede ölen bir pagan rahipten alıyor.Ama hikayesi bununla bitmiyor Özgürlük anıtı elinde kocaman bir haçla birlikte Elizabeth köprüsüne doğru bakıyor,o ise nazi yönetiminden kurtuluşu simgelemesi için kominist yönetimce yaptırılmış.( her gelen bişi eklemiş anlayacağınız ) arkasında ise Macaristanın kurtuluşundan sonra Habsburglar tarafından yaptırılan kale var ( citadella ) bitmiyordu...:) Tepe aynı zamanda 2. dünya savaşında stratejik önemi nedeni ile rusların şehri bombalamak için kullandıkları yer...bir tepe bulmuşlar ve ne varsa burada yapmışlar anlayacağınız :) Aynı zamanda tepenin etekleri üzüm bağlarıyla kaplı ,18.yüzyılda Budapeşte'nin önemli şarap üretim merkeziymiş Buda. Biz bu tepelerde dolanırken pek eğlendik hem manzara seyretmek hem şehre dair anıtları görmek hemi de temiz hava almak için mutlaka gidin diyoruz ;) bu kadar doğa, manzaradan sonra artık kültüre boğulma zamanı :)
Haydi bakalım Kale ve müzelerine doğru ilerleyelim..Onca merdiveni tırmandıktan sonra kale için tramvaya biniyoruz ve zincirli köprüde inip kale otobüsüne biniyoruz. Bu otobüs sadece yukarı çıkarıyor sakın unutmayın (Budapeşte karta dahil) Otobüs sizi kale kompleksinin içinde indiriyor sonrası tabanvayla.
İlk kale 13.yüzyılda yapılmış ancak tarihçiler bile yerini tam olarak bilemiyor o derece kaybolmuş.Kalıntısı bile yok.Günümüzde gördüğümüz kale ise 1356 da Kral Büyük Lajos tarafından yaptırılmış ve 40 yıl sonra Lüksemburg'lu Sigismund tarafından gotik tarzda bir saraya çevrilmiş.Şövalye adasınıda sayarsanız avrupadaki büyük kaleler arasında sayılıyor.Tam 31 kez kuşatma gören kale bir kez de Macar kral Matthias tarafından küçük bulunarak Rönesans tarzında genişletilmiş.( kalenin de başına gelmeyen kalmamış)
Macaristan Ulusal Galerisi Macar Ulusal Galerisi sarayın tam merkezinde dev bir kubbenin altında bulunuyor. İçerisindeki koleksiyonun bir kısmı Güzel Sanatlar Müzesinden gelmiş. 1975'e kadar parlamento binasının karşısındaki adalet sarayının yerindeymiş sonrasında kaleye taşınmış. Kaleye çıktığınızda yapmanız gerekenlerden biri bence ,içindeki eserler epey ilgi çekici.Gotik,rönesans,barok pek çok zamandan eserler bir arada görme şansını da kaçırmayın derim.
Giriş ücreti : 4200 HUF (2023 fiyatları)( budapeste kart ile ücretsiz )
Parklarda otur soluklan,küçük bir piknik yap.
Langos dene!
Nehir kenarında otur ve şehri dinle.
Kürtoskalacs denemelisin.
Zincirli köprüyü yürüyerek geç!
Gulaş denemek için en ideal yerdesin.
Ruin barlarda bir gece kasılmadan eğlen!
Macar şaraplarını denemelisin.
Budapeşte hakkında biraz bilgi vereyim ...Nereye geldik neden geldik bir bilelim dimi ama :) Aramızda hep konuşuruz aslında Macarlar çok Türklere benzer diye ..e tabi benziycekler 100 yıldan fazla zaman Türk hakimiyetinde kalmış bir şehirdeyiz .Kültürleri yemekleri birazcıkta olsa bizden esintiler taşıyor.Budapeşte Orta Avrupa'nın en güzel şehirlerinden sayılıyor bu güzelliğini bence zengin tarihinden alıyor ( bir de tabi Tuna nehrinden )Önce Keltler sonra Romalılar ,Hunlar ve Macarlardan sonra 1526 dan itibaren 3 kez Türkler tarafından ele geçirilmiş ve Türkler 100 yıldan fazla hakim kalmışlar ,Kanuni zamanında epeyce ilerlediğimiz doğrudur.Yani şimdi Avrupalıların bizden nefret etmeleri epey normal. Dayanmadığımız kapı kalmamış, maşallah hepsinde de hüküm sürmüşüz.
I.Dünya Savaşı'nın sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yıkılıyor ve Macaristan Cumhuriyeti ilan ediliyor. 1920'de imzalanan Triyanon Antlaşması ise ülkenin bölünmesine ve Macaristan'ın nüfusunun ve topraklarının üçte ikisini kaybetmesine yol açmıştır.
1944 yılında II.Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru bu savaçtan da nasibini alarak hava saldırıları sonucu şehir tahrip oldu ve malesef pek çoğu Osmanlı zamanından kalan tarihi eser de yok oldu.
Budapeşte'nin tarih öncesinden modern çağlarına tarihini anlatan müze de ortaçağdan kalma kısımlar özellikle sizi etkileyecektir.
Ortaçağ sarayının restore edilmiş odalarını, eski kale şapelini ve Gotik salonu keşfedebilir; ayrıca müzenin eşsiz hazinelerini görebilir: Macar-Anjou ipek halısı, olağanüstü sanatsal değere sahip Gotik heykeller ve ünlü Kral Matthias'ın sarayının mermer oymalarını görebilirsiniz.
Kale Müzesi'ndeki sergiler, sarayın tarihinin yanı sıra Budapeşte tarihinin en önemli olaylarını ve kişiliklerini de sergiliyor.
Giriş ücreti : 3800 HUF (2023 fiyatları)( budapeste kart ile ücretsiz )
Budapeşte'nin en güzel manzarasında gezinmeye başlayabiliriz. Balıkçı Tabyası (Halaszbastya) 1905 yılında Mimar Frigyes Schulek tarafından yapılan ve beyaz kesme taşlarıyla ilgi çeken Balıkçı Tabyası, Neo-Gotik ve Neo-Romanesk bir mimarinin kombinasyonu.Neden balıkçı tabyası derseniz,ortaçağda yakınlarında bir balıkçı pazarı varmış ve savaş ve istilalarda balıkçılar büyük emek sarf etmişler şehrin ve kalenin korunmasında.E malum şehir de çok fazla istila edildiğinden hak etmişler adamlar böyle bir yapıya isimlerini vermeyi.Bu arada tabya ;bir yerin savunulması için özel olarak yapılmış ve silahlarla donatılmış mekan demek Tabyada bulunan 7 adet kule zamanında 896 yılında şuanda Maceristan olarak bildiğimiz yere ilk gelen 7 macar kavmini simgeliyormuş.Anlamı pek değerli bu beyaz yapı bizce hem gündüzü hem gecesi mutlaka görülmesi gereken bir yer.O nedenledir ki biz tam günün akşama kavuşacağı zamanda gittik oraya:) planlama benim işim dostlar :P
Çok küçük bir kısım ücretli büyük bir çoğunluğu ücretsiz ziyarete açık.
Giriş ücreti :1200 HUF ( 2023 fiyatları)
Kale bölgesinin kalbinde bulunan Matthias Kilisesi Macar Kralı I. Stefan tarafından yaptırılmış. Ama ismini ondan almamış,Macar Kralı Matthias burada 2 kez evlendiği için kilise ismini ondan almış.(Koskoca kral iki kez de evlenmiş daha ne olsun :)) 1247 yılında Veszprém bölümünün belgelerinden birinde ilk kez inşaat halindeki kiliseden bahsediliyor. Dolayısıyla araştırmacılar kilisenin kuruluş ve inşasının 1246 ya da 1247 yılına tarihlenebileceği sonucuna varıyor. Osmanlı döneminde cami olarak kullanılmış, Gülbaba cuma namazı kılarken burada kalp krizi geçirip vefat etmiş.
Krallar sadece evlenmiyormuş tabi ki ,Kraliyet taç giyme törenleri de burada yapılıyormuş.Şimdilerde ise konserler veriliyormuş ,malesef biz denk gelmedik.
Giriş Ücreti :2500 HUF (2023 fiyatları)
Macarların Avrupaya gelişinin 1000.yıl dönümünde bu önemli zamanın hatırasına yapılmış bir meydan burası.20-25 dk kadar yürüyerek yada bizim gibi metro kullanarak ulaşabilirsiniz. ( m1 metro hösök tere durağında inerseniz meydana varırsınız) 1896 da inşa edilen millenium anıtı uzun bir kaidenin üzerinde baş melek Cebrail'i elinde Macaristan'ın ilk kralı Aziz Stephan'in tacı ve haçla tasvir edilmiş.Kaidenin alt kısmı ise İlk hanedanlıktan Arpad ve diğer kabile liderlerini anlatıyormuş.İki yarım daire şeklindeki arka kısımdaki sütunlarda ise İlk Macar kabilelerinden günümüze Macaristan için önemli kişiler sıralanmış. Kahramanlar meydanının bir diğer önemi de,bu meydan yapılırken Budapeşte'nin de ilk metro inşaatı başlamış.Gelişmenin de sembolü olmuş.
Meydanın hemen arkasında kent parkı bulunuyor.Parkın içinde müzeler, buz pisti ve meşhur Széchenyi kaplıcası bulunuyor. Széchenyi Termal Hamamı Avrupanın en büyük şifalı kaplıcası olarak bilinen bu kompleks 1909 yılında yapılmış.Halen Budapeşte'nin en önemli turistik aktivitesi kent parkına gelip kaplıcada vakit geçirmek.Kışın hava buz gibiyken 44 derece suyun içinde keyif yapmak :) Biz malesef sadece izledik uygun zamana denk gelemediği için havuzlara girmedik,son gün çok ta yayılmayalım dedik malum eve dönücez ( aslında izlanda da blue lagoon sonrası artık en üst noktaya çıkmışken zirvede bıraktık :P)
Kent Parkı Maceristan'a hükmeden her topluluk bu yeşil alana çeşitli isimler vermiş ama kalıcı ismi olan Varosliget 19.yüzyıldaverilmiş ve Dünyada ki ilk halk parkı olarak hizmete girip tarihte yerini almış.Parkın girişinde bulunan gölet kış aylarında donarak buz pisti olarak kullanılıyor. ( biz kasım da gittiğimizde henüz su donmamıştı buna şahitlik edemiyoruz o nedenle ) göleti geçtiğinizde hemen sağ tarafta Vajdahunyad kalesini göreceksiniz,Milenyum konsepti kapsamında İgnac Alpar tarafından tasarlanan kale 1897 yılından beri Tarım Müzesi olarak hizmet veriyor. Sol tarafınızda ise termal banyoları geçince hayvanat bahçesi bulunuyor.(ortalama bir hayvanat bahçesi olduğu yazıldığı için ben es geçmiştim burayı,ama size Zürih hayvanat bahçesini öneririm ;))
Bu kadar gezme tozma arasında size en önemli tavsiyem naçizane biraz zamana dur demek..her gezide yaptığımız gibi zaman el verdikçe bir parkta bir göl kenarında biraz durup hiç bir şey yapmadan şehri ve anı yaşamak...Budapeşte'de bunu yaşayacağınız çok yer var nehrin kenarı ,Gellert tepesi ya da kent parkında göletin kenarı...biz gölette yüzen kuşlara seyre daldık size de tavsiyemizdir :)
Dohány Sokağı Sinagogu Budapeşte'nin 7.bölgesi diğer adıyla Erzsébetváros'ta Yahudi bölgesi,hal böyle olunca Budapeşte'nin büyük sinagogu burada yer alıyor.Avrupanın en büyük Dünyanın da sanırım 2.büyük sinagogu burası.Özellikle yaz aylarında içeride konserler veriliyormuş.Biz artık kilise vesaire gezmekten sıkıldığımız ve burasıda (yineliyorum kiliseler camiler ücretli olmamalıdır.İbadetaneye girmek için ücret ödemeye karşıyım neresi olursa olsun !) ücretli ve üstelikte Budapeşte gibi bir yer için oldukça pahalı bir giriş ücreti olduğu için biz içini gezmedik dışardan izlemeyi tercih ettik.Siz gitmekten yana kullanırsanız tercihinizi bize de anlatın :)
Giriş ücreti:9000 HUF (2023 fiyatları)
Terör Evi Müzesi;Kurbanlar anıtıyla Nazi ve Sovyet rejimlerinin Macaristan üzerindeki etkilerini belgeleyen müze.
Giriş Ücreti:4000 HUF
Macar Ulusal Müzesi;Kültürel ve arkeolojik eserlerin, belgelerin, madeni paraların ve tabloların sergilendiği tarih müzesi.
Giriş Ücreti:3500 HUF
Margaret Adası;Tuna’nın tam ortasındaki Margaret Adası özellikle bahar ve yaz mevsimlerinde yürümek, yeşile doymak, piknik yapmak için ideal.
Gül Baba Türbesi;Osmanlı döneminden kalma Türbenin kahramanı Gül Baba’nın bektaşi bir derviş, asker ve aynı zamanda şair olduğu ve 16. yy’ın başlarında Budapeşte’de yaşadığı biliniyor. Macarlar bile gidip dilek diliyormuş,vaktiniz varsa mutlaka uğramalısınız.